top of page
  • Writer's pictureMünire

Mektup #3: Hikayeler Hakkında

Updated: Nov 3, 2018



Hikayeleri Neden ÇOK seviyorum?

Annem, babam olarak benim hikayeleri ne kadar çok sevdiğimi en iyi siz bilirsiniz. Neden hikayeleri çok sevdiğim ve neden herkes hikayeler okusun ve anlatsın istediğim sorularının yanıtları aslında çok açık. Ama ben gene de özellikle de birlikte köy köy dolaşıp masallar ve fikirler topladığımız şu günlerde bir kez daha bahsetmek istiyorum kişisel nedenlerimden:


1. Çocukken okuduğum ve dinlediğim hikayeler minik dünyamın sınırlarını genişletti. Yakınımda, elimin altında olmayan şeyleri hayal etme şansı verdi. En önemlisi de kendi dünyamızı kendimizin yaratabileceğine inandırdı.

Köydeki arkadaşlarımdan birine büyüyünce ne olmak istediğini sorduğumda “annemler beni ilk okuldan sonra okula göndermeyecek” dediğini hatırlıyorum. Ben anlayamamıştım bu cevabı. “Nasıl olsa bir şey olamayacağım, düşünmeme gerek yok.” dediyse de dinlememiş, ısrarla arkadaşımın gelecek hayallerini sormaya devam etmiştim. Okuduğum hikayelerde hiç hayal kurmayan ya da hayallerinden kolayca vazgeçen çocuklar yoktu çünkü. Ve ben kitaplara çok inanıyordum.

2. “Sürünüyorum, eziliyorum, hayatımla ilgili hiç bir konuda söz hakkım yok.” diye düşünen ama bu konuda hiç bir şey yapmayan kadınlar da yoktu okuduğum hikayelerde. Eğer bir karakterin bir durumdan şikayeti varsa o durumu değiştirmeye çalışırdı. Halbuki gerçek hayatta etrafımdaki kadınların yüzde doksanı, belki de daha fazlası, mutsuzluklarını kabullenmiş durumdaydı. Her hangi bir şeyi değiştirebileceklerine inançları yoktu. Yıllarca keşke kız olmasaydım diye düşündüm. Ben de umutsuzlar kulübünde olduğumdan değil. Etrafta bu kadar umutsuz kadın varken hayallerinin peşinden koşmak psikolojik olarak çok zor olduğu için...

3. Bilgi dediğin derya deniz. Merak ediyorsan eğer dünyayı, insanları öğren öğren bitmez. Ben en çok hikayeler üzerinden öğrenmeyi sevdim. Her şey daha gerçekçiydi hikayelerde. Sunulan bilgiyi anlamayı ve başkalarıyla paylaşmayı da daha kolay kılıyordu. Ayrıca korktuğumda, cesaretimi kaybettiğimde ya da çok mutlu olduğumda kendimi daha iyi ve daha etkin ifade edebilmeyi ve benzeri duyguları ya da durumları yaşayan insanları daha iyi anlamayı öğrendim hikayelerden. Diğer bir deyişle aklımdakileri, kalbimdekileri anlatacak kelimeleri daha kolay bulur oldum.


Neden Köy Köy Gezip Hikayeler Topluyorum?

Sizinle birlikte hikaye toplarken insanlar hep “okuduğun kitaplarda zaten bir sürü hikaye vardır, bizimkileri ne yapacaksın?” diye soruyorlar. Ya da “bizim hikayelerimiz senin işine yarar mı ki?” diyorlar. Ben de onlara hep "okuduğum kitaplarda sizin hikayeleriniz yok, anlattığınız her şey benim için çok önemli" diyorum. Aslında tabii bu hikayeler sadece benim için değil herkes için değerli. Hazine gibi saklıyorum bize anlatılan her kelimeyi. Neden mi?


1. Paylaşılanlar gerek yaşam öyküsü olsun gerekse masal, belli bir duygu yüküyle aktarılıyor. Ait olduğu yörenin dilini, kültürünü ve en önemlisi değerlerini anlatıyor. Bu anlatılanlar sayesinde insanlar için nelerin önemli olduğunu anlıyorum.

2. Ben de başkalarına kendi hikayelerimi götürmüş oluyorum. Nerde yaşıyorum, ne yapıyorum, neler beni düşündürüp kafamı meşgul ediyor, annem kim, babam kim... Kendimle ilgili böyle paylaşımlarda bulunduğumda her ne kadar hikayelerimiz farklı da olsa, başka yerlerde, başka şeyler yaşamış da olsak hepimiz biriz demiş oluyorum.

3. Türkiye - ve aslında diğer bütün ülkeler – gazete, TV ve internet haberlerinde genellikle politik haberlerle anılıyorlar. İster istemez bu politik haberler ülkeleri temsil eden yegane gerçeklikler olarak algılanıyor. Mesele bu haberlerin doğruluğu, yanlışlığı değil tabii ki. Ama bir ülkeyi, kültürünü, insanlarını sadece medyanın ulaşabildiği yerlerde ve yalnızca politika üzerinden tanımak hem eksiklik hem de haksızlık diye düşünüyorum. Zaten siz de fark etmişsinizdir; bize anlatılan hikayelerde, masallarda eşkıyalardan aşk hikayelerine, manilerden efsanelere uzanan bir konu ve tür zenginliği var. İnsanlar bir sürü güncel ve medyatik konudaki fikrini de gene bu folklorik türleri kullanarak ifade ediyor – bazen alışkanlıktan, bazense korktukları halde sessiz kalmak istemediklerinden.

4. “Kızlar konuşmaz!”, “Çocuklar karışmaz!” “Büyüklerimiz en iyisini bilir!” diye diye, susturula susturula gerçek anlamda yetişkinliğe erişmesi sürekli engellenen bir toplumumuz var. Araştırmalarda bazı yörelerde kadınların doktora gidince bile derdini anlatamadıkları ortaya çıkmış. Dinleyecek insana muhtacız hepimiz toplumun çeşitli tabakalarında, çeşitli nedenlerden. İşte ben de dinleyen olmak istedim. İnsanların konuşması için bir bahane olmak istedim.

Dilerim masallarımız hiç susmaz.

Sevgiyle...

Münire

29 views0 comments

Recent Posts

See All

Kadin hakları ve taciz üzerine...

"Benim Zamanımda Buralar Ormanlıktı" Ben küçükken milletvekillerine ve bakanlara verilen dokunulmazlık hakkının – muhtemelen okuduğum hikayelerin de etkisiyle – ölümsüzlük hakkı demek olduğunu sanıyor

bottom of page